Türkiye siyasetinin Brandmauer’i var mı?
- Çetin Gürer
- 5 Eki
- 3 dakikada okunur
Kavramın ne olduğunu birazdan anlatacağım, fakat öncesinde kısa bir girizgah…
DEM Partili bazı milletvekilleri ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meclis açılışındaki konuşmaları esnasında çekilen görüntüler, çeşitli eleştirilerin ve yorumların konusu oldu. Türkiye kamuoyu her zamanki gibi bu durum karşısında da hızlı polarize oldu. Belli ki bu görüntüler kendini DEM/HDP siyasetine yakın hisseden kesimde de, Erdoğan karşıtı siyaset yürüten kesimlerde de benzer rahatsızlıklar yarattı.

Görüntünün çekildiği an ve bağlam farklı bile olsa, yani DEM Partili milletvekillerinin büyük bir saygınlık içinde ve oldukça mutlu bir biçimde Erdoğan’a bakmalarının nedenleri ve gerekçeleri başka bile olsa, bu görüntü Almanya’da 2025 yılının başlarında yaşanan “Brandmauer” tartışmasına benzer bir sorgulamayı hak ediyor. Önce kısaca o tartışmayı hatırlayalım…
Almanya’da SPD/Yeşiller/Liberaller koalisyonun geçtiğimiz yıl sonlarında dağılması sonrası ülke erken seçime gitti ve seçimlerde hükümet değişikliği yaşandı. Hıristiyan Demokrat ve Birlik partisi (CDU/CSU) seçimlerden birinci parti çıktı, aşırı sağcı AFD ise tarihinin en yüksek oyunu alarak Bundestag’da ana muhalefet partisi oldu; sosyal demokrat SPD ise büyük oranda oy kaybetmesine rağmen CDU/CSU’nun koalisyon ortağı olarak hükümette yerini aldı. Almanya “büyük koalisyonu” kuruldu. Fakat AFD Bundestag’ın en güçlü muhalefet partisi oldu.
Almanya’da merkez ve sol partiler, uzunca süredir her seçimden güçlenerek çıksa bile aşırı sağcı, göçmen karşıtı, sağ popülist AFD ile herhangi bir koalisyon görüşmesinin veya işbirliğinin ya da herhangi bir ortaklığın olamayacağını seçmenlerine ve kamuoyuna vaat ediyor. Bu tutum eyalet parlamentolarında da geçerli. Örneğin AFD’nin komisyonlara üye vermesi, diğer partilerin ortak tutumu ile engelleniyor; AFD ile herhangi ortak bir zeminde buluşulmuyor. Fakat AFD’nin yüzde 25’lere varan oyları nedeniyle merkez partileri bu tutum ve yaklaşımlarında zorlanmaya başladı. Partilerde çatlak sesler duyulur oldu. Bunun somut bir örneği, yeni hükümet kurmaya çalışan CDU’lu Friedrich Merz’in 2025 Ocak ayında parlamentoya sunduğu iki önerge ile yaşandı.
Başbakan Friedrich Merz, Ocak 2025’te Bundestag’a iki oylama önergesi sundu. Bu oylamaların ikincisi AFD milletvekillerinin “evet” oyu kullanmasıyla parlamentodan geçebildi. Bu durum, büyük tartışmalara neden oldu ve Almanya’da “Brandmauer düştü” (Brandmauer ist gefallen[1]) tartışmaları alevlendi. Bu oylamada CDU’nun AFD ile gizli işbirliği yaptığına yönelik iddialar dile getirildi. Çok sayıda parti, milletvekili ve farklı toplumsal kesimlerden yükselen eleştiriler karşısında Başbakan Friedrich Merz, katıldığı bir programda bu iddiaları reddetti, Brandmauer’in yıkılmadığını, AFD’ye karşı tutumun devam ettiğini ve hiçbir biçimde bu partiyle işbirliği yapmadığını ve gelecekte yapılmayacağını açıklamak zorunda kaldı. Bu açıklamalar sonrası tepkiler azalsa da, konunun kendisi Almanya siyasetindeki hassasiyetini sürdürüyor.
‘Brandmauer’ kavramı, Almanya siyaset lügatına inşaat terimlerinden giriş yapan ilginç bir kavram. Türkçe’ye ‘yangın önleyici duvar/set’ olarak da çevrilebiliriz. Kavram inşaat lügatında, bir yangının başka bir binaya sıçramasını engelleyen duvar olarak kullanılıyor. Türkiye’de yangın önleyen bir duvar daha önce hiç duymadım; toprak kaymasını önleyen “istinat duvarı” belki bunun yerine ikamet edebilir. Orman yangınlarında yangının sıçramasını önlemek ve arazörlerin çalışabilmesi için orman içine açılmış “yangın emniyet yolunu[2]” da bu çerçevede düşünmek mümkün. Almanya siyaset lügatında kavram, aşırı sağcı, ırkçı eğilimlere ve partilere karşı, başta AFD olmak üzere, liberal demokratik siyasi değerleri savunan partilerin net bir karşı tutumunu, arasına aşılmayacak sınır veya mesafe koymasını ifade ediyor. Kavramın siyaseten anlamı oldukça büyük.
Brandmauer kavramı, Almanya’da bir yandan merkez partilerin insan hakları, çoğulculuk, eşitlik, demokrasi, bireysel hak ve hürriyetler, hukuka ve normlara bağlılık gibi evrensel değerler ve ilkeler alanında kalarak siyaset yapmasını sağlarken, diğer yandan ise ırkçı, milliyetçi, yabancı düşmanı, şovenizm gibi çağımızın popüler sağ yangınının kendilerine bulaşmasını da engellemeye yardımcı olmakta; büyük bir yangının tüm toplumu kasıp kavurmasının önüne geçmekte. Buna rağmen Almanya’da merkez partilerinin, AFD’nin savunduğu politikaları hayata geçirdiğini de elbette not etmek gerekir. Fakat AFD olmadan…
Şimdi bu çerçevede Türkiye siyasetine ve DEM Partililerin Erdoğan ile görüntülerine baktığımızda ortaya çok basit bir soru çıkıyor. Türkiye siyasetinde bir “Brandmauer” var da DEM Partililer 1 Ekim’de bu duvarı mı yıktı? O duvar yoksa DEM Parti'ye bu kadar hiddetlenmek niye? Ya bu duvarı hep birlikte örmek ya da olmayan bir duvar üzerinden DEM Partiyle uğraşmaktan vazgeçmek dışında pek bir seçeneğimiz görünmüyor…
[1] Bu tartışma için Rosa Luxemburg Vakfı’nın kısa ve bilgilendirici şu yazısını buradan okuyabilirsiniz: https://www.rosalux.de/news/id/53102/was-ist-eigentlich-die-brandmauer
[2] Kavram önerisini yapay zeka modeli perplexity’den aldım: https://www.perplexity.ai/search/bir-kavram-ariyorum-turkce-de-_RUcIA9tQg6.oZD1XD3YRA#0
Yorumlar