top of page

Demokratik Özerklik Bir Yurttaşlık Heterotopyası

  • Yazarın fotoğrafı: Çetin Gürer
    Çetin Gürer
  • 1 May 2015
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 17 Şub


Kitabın birinci baskısı üzerinden neredeyse on yıl geçti. Birinci baskının yapıldığı 2015 yılı, iki yıldır devam eden İmralı Çözüm sürecinin sonlandığı, diyalog masasının devrilip güvenlikçi politikaların, savaş ve şiddetin yeniden alevlendiği bir döneme denk gelmişti. Ortaya çıkan bu yeni durum nedeniyle kitap, savaş ve şiddetin gölgesinde kaldı ve yeterince geniş bir okuyucu kitlesine ulaşamadı. Zaten Türkiye’de de Kürt meselesinin demokratik çözümüne dair tartışma ve umutlar da iyice kaybolunca “demokratik özerklik” kavram ve tartışmaları da önemini ve gücünü yitirdi.

Fakat Kürt meselesi savaş ve şiddetin dışında, güvenlikçi politikaların dışında bir çözüme bir gün kavuşacaksa, o dönem geldiğinde demokratik özerklik konuşulması gereken konulardan bir tanesi olmayı sürdürecektir. Şayet Kürt siyaseti, bir demokratik çözüm model ve aracı olarak savunduğu bu modelden vaz geçip yep yeni başka bir paradigma keşfetmezse. Bu tespitten hareketle bu kitabı ikinci kez ve çok az değişiklik yaparak okuyucu ile buluşturmaya karar verdim.

2015’ten itibaren başlayan yeni savaş ve şiddet dalgası nedeniyle bu kitapta adı geçen pek çok olgu, kurum ve kişi artık eskisi gibi yok. Bazıları sadece bir isim olarak varlığını devam ettirse bile, bu kitapta iddia edildiği gibi “kurucu bir aktör” olarak bir rol oynamıyor. Öte yandan pek çok kurum ve kazanım ya ortadan kalktı, ya kapatıldı ya da yasaklandı. En önemlisi demokratik özerkliğin Defacto inşasında çok önemli rol ve sorumluluk taşıyan Kürt belediyeleri ya kayyumlarla yönetiliyor ya da artık hiçbir belediye yöneticisi “demokratik özerklikten” bahsedemiyor.

Fakat bununla birlikte “demokratik özerklik” Suriyeli Kürtlerin eliyle Rojava bölgesinde bir yaşam alanı buldu. Rojava, Suriye iç savaşının patlak verdiği 2011 yılından itibaren, başta Kürtler ve Arapların yoğun olarak yaşadığı Kuzey Suriye’de bir yönetim modeli olarak o tarihten beri başarıyla uygulanıyor. Savaşın yarattığı büyük tahribat ve yıkıma rağmen, demokratik özerk Rojava bölgesi Suriye’de yıllardır güvenli bir alan olarak, kendi kurumları, askeri gücü, toplumsal kurumları, siyasal temsiliyet mekanizmaları, alternatif ekonomik modeli ile bir vaha olarak ayakta kalmayı başardı. Rojava, demokratik özerkliğin savaş gerçekliğine rağmen test edildiği bir coğrafya oldu ve bu testi başarıyla geçti. Herkesin kendi farklılığıyla, eşit haklar temelinde ve demokratik bir biçimde bir arada yaşayabileceği varsayımı, Rojava’da denendi ve demokratik özerkliğin “uygulanabilir” bir model olduğu görüldü. Öyle ki bu modelin hem Suriye hem de tüm Ortadoğu’daki benzer sorunlar için de bir çözüm olduğu; aşırı dinci ve ırkçı ideolojilerin ve grupların yaymaya çalıştığı askeri-militarist ideolojilere karşı, Rojava demokratik özerklik modeli, seküler, eşitlikçi, çoğulcu ve kadın özgürlüğünü ilke edinen bir anlayışla güçlü bir “alternatif” olma gücünü taşıyor.

Türkiye’de Kürt kurumlar kapatılmış, yasaklanmış veya ortadan kalkmış olsa da bu kitapta bahsi geçen kurum, kişi ve olguları kitaptan çıkarmadım ve öylece bıraktım. Çünkü bunlar artık tarihi bir dönemi ifade ediyor ve kitap bu açıdan tarihsel bir doküman niteliğinde. Kitapta referans verdiğim kimi internet linkleri de artık çalışmıyor. Bu linkleri kırmızı ile işaretleyip öylece bıraktım. Kitaba yeni bir bölüm eklemedim ve eskimiş bölümleri çıkarmadım, 2015’te yazıldığı biçim ve formata sadık kaldım. Fakat kitabın tamamını yeniden gözden geçirdim ve yazım ve imla hatalarını düzelttim. Bu haliyle kitap okuyucu için daha akıcı hale geldi.



Yorumlar


bottom of page